Perhaps it is Turkey's most troublesome border.
The issue is not the Turkish minority in Greece.
There are Turkish minorities in Bulgaria, Iraq, and Syria as well.
The problematic border is the Aegean Sea; otherwise, the land border in Thrace shifting ten meters forward or five meters back is of no significance.
What are these issues?
1) The width of territorial waters:
This is the most important issue. When we examine the options of 6 and 12 nautical miles of territorial waters on the map, a staggering difference emerges.
When the territorial waters are 6 miles, there is still an international passage left in the Aegean.
When it extends to 12 miles, the entire Aegean Sea becomes Greek territorial waters.
It may be argued that the right of peaceful passage for civilian ships is sufficient here.
However, the passage of military ships through Greek territorial waters would become impossible.
The Turkish navy would be trapped in the Marmara Sea.
Turkey cannot endure this.
For this reason, Turkey has not signed the INTERNATIONAL LAW OF THE SEA CONVENTION, which many mistakenly believe to be international maritime law.
It is clear that a treaty that Turkey would agree to could be misused by Greece.
It is impossible for a treaty that Turkey has not signed to be considered as LAW.
Greece's attempts to extend its territorial waters to 12 miles have been declared a
casus belli
(cause for war) by the Turkish Grand National Assembly and have been ratified.
It is quite likely that Greece will act unilaterally when it thinks Turkey cannot respond due to changing circumstances over time.
2) The issue of the exclusive economic zone (EEZ):
This is also a subject of the INTERNATIONAL LAW OF THE SEA CONVENTION, which the Greek side and its citizens believe to be international law.
This is an AGREEMENT that we are not a party to; it is NOT INTERNATIONAL LAW.
Most importantly, even this convention does not allow for unilateral actions.
When there is an objection from a party, it first points to negotiations as a means to reach an agreement.
Secondly, it suggests the option of the International Court of Justice in The Hague if both parties agree.
Neither option is mandatory.
This AGREEMENT has no international enforcement.
The Greek side claims that all the rocks and islands in the Aegean are part of its exclusive economic zone.
In this case, the only area left to Turkey in the Aegean Sea is a narrow strip, at most a few tens of kilometers wide, along its coast.
This is certainly not fair.
It is impossible for Greece to unilaterally implement such a claim by citing international law.
It must also seek an agreement with the parties that can raise objections.
In our view, the most equitable solution regarding the exclusive economic zone is the median line solution.
3) The issue of airspace sovereignty related to territorial waters:
Greece is the only country in the world with territorial waters of 6 miles and airspace of 10 miles.
This unilateral practice leaves no room for the Turkish Air Force in the Aegean.
And for this reason, airspace violation claims frequently come to the forefront.
This issue can easily be resolved with proportional practices related to territorial waters.
4) Continental Shelf Issue:
Moreover, many Greek islands are situated on the Turkish continental shelf.
The fact that Greek islands located on the Turkish continental shelf are also claimed to have their own continental shelf is, of course, a matter open to dispute.
Continental Shelf:
In legal terms:
The entirety of the seabed and subsoil areas extending beyond the territorial waters, adjacent to a country's coast, up to a depth of 200 meters or to the point where the depth of the waters allows for the exploitation of natural resources.
In geographical terms:
The gently sloping seabed covered by sediments carried from the land, typically extending between the coastline and a depth of 200 meters.
It refers to the portion of the landmass extending underwater until it meets the ocean floor.
In other words, it can be described as the area extending to the edge of the continental landmass.
5)The issue of the FIR (Flight Information Region) line:
The FIR line pertains to the sharing of responsibility for flight control in airspace.
It actually has nothing to do with sovereignty rights.
It relates to which country's air traffic controllers will manage civilian aircraft up to which point.
Greece also sees the FIR line issue as a kind of sovereignty matter.
This is another issue that can be easily resolved through negotiations and compromise.
6) The refugee issue, which has gained prominence in recent years:
Turkey has been forced to host far more refugees than all European countries combined.
The fact that the ultimate destination of these refugees is Germany, France, or even the UK is not something within our control.
The fatal pushbacks against refugees crossing the border from the Aegean Sea or Thrace—abandoning them in the middle of the sea by puncturing inflatable boats—are only averted by timely rescue efforts from the Turkish Coast Guard.
The Greek security forces' actions of seizing all material possessions from refugees, even stripping and beating them before pushing them back, have now become an international humanitarian issue.
The refugee issue is not a problem initiated or sustained by Turkey; it is an international problem.
When all these issues are resolved through negotiations and compromise, it is possible to establish joint ventures for many initiatives, such as joint exploration and extraction of oil and natural gas in the Aegean, seabed mining, and setting up offshore wind energy plants, just like in the Baltic Sea and the Arctic Ocean.
By utilizing the riches nature has bestowed upon us, we can increase the welfare, peace, and happiness of our peoples.
It would also be possible to improve fishing areas and protect seabed flora.
-- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- --
Belki de, Türkiye'nin en sorunlu sınırıdır.
Konu Yunanistan'daki azınlık Türkler değil.
Bulgaristan, Irak ve Suriye'de de Türk azınlıklar var.
Sorunlu sınır Ege denizi, yoksa Trakya'daki sınır on metre ileri gitmiş, beş metre geriye gelmiş hiç önemi yok.
Neler bu sorunlar.
1) Karasularının genişliği:
En önemli sorun bu, 6 ile 12 mil karasuları seçeneklerini harita üzerinde incelediğimizde inanılmaz bir fark ortaya çıkıyor.
Karasuları 6 milken Ege'de hala daha uluslararası statüde bir geçit kalıyor.
12 mile çıktığında artık Ege Denizin tamamı Yunan karasuları haline geliyor.
Burada sivil gemilerin barışçıl geçiş hakkının yeterli olduğu söylenebilir.
Ancak, Yunan karasularından askeri gemilerin geçişi artık imkansız olur.
Türk donanması Marmara'ya hapsolmuş olur.
Türkiye'nin buna katlanması mümkün değil.
Bu nedenle de pek çoklarının uluslararası deniz kanunu zannettiği ULUSLARARASI DENİZ HUKUKU SÖZLEŞMESİ'ne Türkiye bu nedenle imza koymamıştır.
Çünkü Türkiye'nin onay vereceği böylesi bir sözleşmenin Yunanistan tarafında kötüye kullanılacağı çok açıktır.
Türkiye'nin imza koymadığı bir sözleşmenin HUKUK, KANUN sayılmasını elbette imkansızdır.
Yunanistan'ın karasularını 12 mile uzatma girişimleri, TBMM tarafında CASUS BELLI olarak belirlenmiş ve onanmıştır.
Yunanistan'ın zaman içinde değişen konjonktüre göre, Türklerin cevap veremeyeceğini düşünüdüğü anlarda tek taraflı hareket etmesi oldukça olasıdır.
2) Özel ekonomik bölge meselesi:
Bu konu da, Yunan tarafının, ve vatandaşlarının uluslararası kanun zannettiği ULUSLARARASI DENİZ HUKUKU ANLAŞMASININ konusudur.
Bu sözleşme bizim taraf olmadığımız bir SÖZLEŞMEDİR, ULUSLARARASI KANUN DEĞİLDİR.
En önemlisi bu sözleşme dahi tek taraflı uygulamalara imkan tanımaz.
İtiraz eden taraf olduğunda ilk olarak müzakereler yoluyla uzlaşma yolunu gösterir.
İkinci olarak her iki taraf kabul ederse Lahey Adalet Divanı yolunu ortaya koyar.
Her iki yol da zorunlu değildir.
Bu SÖZLEŞMENİ uluslararası yaptırımı yoktur.
Yunan tarafı Ege'deki bütün kayalık ve adaların kendi özel ekonomik bölgesinin olduğunu iddia etmektedir.
Bu durumda Ege Denizinde Türkiye'ye kalan yalnızca kendi kıyılarında en çok birkaç on kilometre genişlinde dar bir şerittir.
Bu elbette adil değildir.
Yunanistanın bu konuda uluslararası hukuk öne sürerek tek taraflı uygulama yapması mümkün değildir.
İtiraz edebilecek taraflar ile ayrıca uzlaşma araması şarttır.
Bize göre özel ekonomik bölge konusunda en adil çözüm orta hat çözümüdür.
3) Karasuları ile bağlantılı olarak hava sahasındaki egemenlik konusu:
Dünya'da karasuları 6 havasahası 10 mil olan tek ülke Yunanistandır.
Bu tek taraflı uygulama da Ege'de Türk Hava Kuvvetlerini açık alan bırakmamaktadır.
Ve zaten bu nedenle de sürekli olarak havasahası ihlali iddiaları gündeme gelmektedir.
Bu sorunun da karasuları ile orantılı uygulamalar ile çözülmesi çok kolaydır.
4) Kıta Sahanlığı meselesi.
Kaldı ki, pek çok Yunan adası Türk kıta sahanlığının üzerinde durmaktadır.
Türk kıta sahanlığı üzerinde duran Yunan adalarının ayrıca kendi kıta sahanlığının olması elbette itiraza açık bir konudur.
Kıta Sahanlığı;
Hukuk anlamında:
bir ülkenin kıyılarına bitişik olan –200 m. derinliğe ya da bu sınırın ötesindeki su derinliğinin doğal kaynaklarının işletilmesine elverişli olduğu noktaya değin,
karasularının dışında kalan denizaltı bölgelerinin deniz yatağı ve toprakaltı kesimlerinin tümü.
Coğrafi anlamda:
Deniz kıyısıyla genellikle –200 m.
derinlik arasında uzanan,
az eğimli,
karadan taşınmış tortularla kaplı dip.
Ülkeyi oluşturan kara parçasının denizin altında bittiği alana kadar olan kısımdır.
Başka bir ifadeyle kıtanın bittiği okyanus çizgisine kadar olan alan olarakta adlandırılabilir
5) FIR hattı meselesi:
FIR hattı havasahasında uçuş kontrolü sorumluluğunun paylaşılmasıyla ilgilidir.
Aslında egemenlik haklarıyla da bir ilgisi yoktur.
Sivil uçaklar nereye kadar hangi ülkenin hava kontrol görevlilerince yönetilecek onunla ilgilidir.
Yunanistan FIR hattı konusunu da bir tür egemenlik sorunu olarak görmektedir.
Bu konu da müzakereler ve uzlaşmayla kolayca çözülebilecek bir konudur.
6) Son yıllarda ağırlık kazanan sığınmacılar sorunu:
Türkiye toplamda bütün Avrupa ülkelerinden çok daha fazla mülteciye eve sahipliği yapmak zorunda kalmıştır.
Bu mültecilerin son hedefinin Almanya, Fransa, hatta İngiltere olması bizim etki edebildiğimiz bir konu değildir.
Ege Denizinden, ya da Trakya'dan sınırı geçen sığınmacılara karşı ölümcül geri itmeler, şişme botları delerek denizin ortasında terk etmeler, ancak Türk Sahil güvenlik kuvvetlerinin zamanında yaptğı kurtarma girişimleri ile ölümcül olmaktan çıkmaktadır.
Yunan güvenlik güçlerinin sığınmacıların üzerindeki bütün maddi varlığa el koyarak, hatta soyarak, ve döverek geri ittiği sığınmacılar artık uluslararası bir insanlık sorunu haline gelmiştir.
Sığınmacılar sorunu Türkiye'nin başlattığı, sürdürdüğü bir sorun değildir, uluslararası bir problemdir.
Bütün bu sorunlar müzakereler ve uzlaşıyla çözüldüğünde, tıpkı Baltık Denizinde, Kuzey Buz Denizinde olduğu gibi ortak petrol, doğalgaz arama ve çıkarma, deniz dibi madenciliğıi, deniz üzerinde rüzgar enerjisi santralleri kurmak gibi pek çok girişim için ortak şirketler kurulabilir.
Böyle doğanın bize bahşettiği zenginleri kullanarak, halklarımızın refahını, huzurunu, mutluluğunu artırmak mümkün olabilir.
Balık avlanma alanlarının islahı, deniz dibi florasının korunması mümkün olabilir.